Yedigöller,Beypazarı,Taraklı Ve Abant Turu
Yine aylardan Kasım ve Sonbaharda gidilebilecek en güzel destinasyonlardan birisi Yedigöller.
Yine aylardan Kasım ve Sonbaharda gidilebilecek en güzel destinasyonlardan birisi Yedigöller. Tabi ki Gökhan Göncel’ in rehberliğinde Samba Turizm ile. Bu sene gitmeyi düşünmezken çok yakın arkadaşım ve kardeşim Gaye Ünalan’ın tbt hatırlatmasıyla son anda gitmeye karar verdiğimiz bir tur. Biz yıllardır grup olarak gezeriz ve grubumuzda çok sevdiğimiz, saygı duyduğumuz misafirlerimiz var. Onlara hemen haber ulaştırıyoruz ve tam ekip hazır bir şekilde tura gitmeye karar veriyoruz. Sonrada Yeliz ve annesinin katılımıyla daha da güzel oluyor ekibimiz. Yeliz’in tura gelmesi en çokta benim işime geliyor. Neden derseniz kendisi üniversiteden diplomalı profesyonel fotoğrafçı. Bloğum için ondan güzel fotoğraflar almayı düşünüyorum. Planlar, programlar ve hazırlıklar yapılıyor. Cuma gece 22.30 da İstasyon meydanında toplanıyoruz. Otobüslerde yerimiz alıyoruz ve maceramız başlıyor. Benim ekibi Gökhan arka koltuklara ayarlamış, yol boyunca sohbetin dibine vuruyoruz. Ana kraliçemiz Nuran Kahraman arka koltukta oturuyor ve özlem dolu sohbetlere doyamıyoruz. Tanıdık, tanımadık tekrar çok özel ve güzel bir grup oluşuyor. Gece uzun sohbet sonrası azıcık uykuya dalıyoruz. Haftanın yorgunluğu üzerimde. Birde birinci sınıf okutunca anlayın artık. Sabah saat 6:00 dolaylarında Beypazarı’nda oluyoruz. Ortalıkta kimseler yok. Dükkanlar yeni yeni açılıyor. Tarihi bir konakta kahvaltı yapıyoruz. Uzunca bir yolculuk sonrasında kurtlar gibi acıkmışız. Bilinen ilk adı “kaya doruğu ülkesi” anlamına gelen Lagania olan Beypazarı, Ankara’nın ilçesidir. Beypazarı evleri konakları ile meşhurdur. Beypazarı’nın kültürel mirasının en önemli ögelerinden biri olan bu evler, Cumbalı veya Guşganalı olan iki ya da üç katlı ahşap yapılardır. Kapı, Beypazarı evinde önemli bir öğedir. Ailenin kültürel ve sosyal kimliğini belirler. Tokmaklar da aynı şekilde içeride yaşayanların sosyal durumunu, statüsünü simgeler. Tokmağın sesine göre gelen kişinin erkek, bayan olduğuna karar verilir. Halkalar birbirine bağlanmışsa evde kimsenin olmadığı anlaşılırdı. Tokmaklarda bolluğu, sonsuzluğu simgeleyen Nar meyvesi çok tercih edilmiştir. Osmanlı döneminden kalan 200 yıllık tarihe sahip olan 3500 civarındaki Beypazarı evleri 2000'li yılların başında başlatılan restorasyon çalışmasıyla şehir dokusu korunarak gelecek kuşaklara aktarılması sağlanmıştır. Güzel bir kahvaltı sonrası yüzyıllık çınar ağacının altında toplanıyoruz ve Gökhan bilgilendirmesini yapıyor. Daha sonra serbest zaman veriyor ve biz dağılarak gezmeye başlıyoruz. Az yukarda yaşayan müze var, o tarafa doğru yürüyoruz. Sokak eski konaklarla dolu, bizde bol bol fotoğraf çekiyor ve Yeliz’e çektiriyoruz. İsteyen misafirler Yaşayan Müzeyi geziyor. Ben öncesinden defalarca gördüğüm için bu sefer gezmiyorum.
YAŞAYAN MÜZE
Yeni bir müzecilik anlayışının tek örneği olan Abbaszade Konağı, Osmanlı döneminden kalmış ve Osmanlı mimari özelliklerini taşıyor. Beypazarı'nın eşrafından tüccarlar Katırcıoğlu Ali'nin torunu, Büyük Abbas Ahmet'in oğlu Abbaszade Mustafa Efendi tarafından 19. yüzyılda yapılmış yan yana iki konaktan biri, bugün Yaşayan Müze olarak kullanılıyor. Konakta, tarihi eşyaların yanı sıra çeşitli bindallılar sergileniyor. Bu müzede eşyalara dokunmak ve fotoğraf çekmek serbesttir. Yaşayan Müze’de Ebru ,Hat sanatı, Ihlamur Baskı, Türk kültüründe kahve, Türk masalları anlatımı ve Hacivat ile Karagöz perde oyunu görebileceğiniz aktiviteler arasındadır.
ALAADDİN SOKAK
Şehrin en kalabalık yeri olan Alaaddin Sokak'ta yürüyoruz ve her gün yerli halk tarafından kurulun statları görüyoruz. Stantlarda bölgeye has ev yapımı yöresel ürünlerden tarhana, Beypazarı kurusu, erişte, ekmek, cevizli sucuk, cezerye, havuç gibi yöresel gıdalar ile dantel, bindallı gibi çeyizlik ürünler satılmaktadır. Alışverişimizi yapıp yörenin ünlü közde kahvesini içmeye gidiyoruz. Kahve faslından sonra toplanma yerindeyiz ve Taraklı’ya doğru yola koyuluyoruz.
TARAKLI
2010 yılında Şener Şen, Olgun Şimşek ve Binnur Kaya’nın bir reklam kampanyasında oynamaları ile meşhur olan Mümkünlü Köyüne Taraklıya geliyoruz. Daha önce tur programında olmayan bir destinasyon ve ilk defa görüyoruz. Osmanlı’nın genel ahşap ev karakteristiğini taşıyan evler oldukça fazla. 3 asırdır ayakta kalan ahşap evler var. Bir kısmı konak olarak kullanılmakta, bir kısmı da yıkılmak üzere. Gökhan’ın rehberliğinde ilk önce Kurşunlu Cami’sine gidiyoruz.
Yunus Paşa Camii-Kurşunlu Camii
1517 yılında Mısır seferi sırasında Yavuz Sultan Selim’in Vezir-i Azamı Yunus Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılan camii, kare planlı tek minareli klasik bir üslup ile inşa edilmiş. Kubbesi kurşun kaplı olduğu için camiye “Kurşunlu Camii” de deniyor.Bilgilendirme alıp fotoğraflar çekiliyoruz. Daha sonra tarihi hamama doğru yürüyoruz.
Tarihi Hamam
Hamam Yunus Paşa Camii civarında yer alıyor. Bu hamam ile camii arasında ilginç de bir ilişki var. Hamamın ilk yapıldığı yıllarda hamamdan çıkan buhar camiinin merkezi sistemle alttan ısıtılmasında kullanılıyormuş.
TARİHİ ÇINAR
Yunus Paşa Camii’nden yürüyerek 15-20 dakika sonra Yusuf Bey Mahallesi’nde 7 asırlık çınar ağacı ile karşılaşıyoruz. Bu asırlık çınar ağacı Osmanlı Kültürünü gelecek nesillere aktarmaktadır. Osmanlı’da çınar önemli bir simge idi. Ecdat topraklarına kattığı her yere bir çınar dikermiş. Bu gelenek burada da ihmal edilmemiş. Bol bol fotoğraflar çekip tekrar merkeze doğru yürüyoruz.
Sonrasında restorasyon çalışmalarıyla belediyenin işlettiği hana yemek molasına geliyoruz. Yöreye has yiyeceklerden oluşan menü siparişi veriyoruz. Gaye, annesi ve ben gruptan ayrı bir masaya oturuyoruz. O sırada yanımıza güler yüzlü bir beyefendi yaklaşıyor. Sohbet sonrasında oranın belediye başkanı olduğunu öğreniyoruz. Öğretmen kökenli olduğunu söyleyince muhabbet daha da koyulaşıyor. Konakta güzel fotoğraflar çekip Abant’a doğru yola koyuluyoruz.
ABANT GÖLÜ
Abant Gölü tam anlamıyla bir tabiat harikasıdır. Çam ve köknar ağaçların çevrelediği 1350 metre yükseklikte bulan ve bir heyelan set gölüdür. Bir kaç kaynak suyu ile devamlı olan akarsuyu özel kılan ise devamlı kar ve yağmur suları ile beslenmesidir. Her mevsim ayrı muhteşemlikte görseller sunan Abant Gölü’nde piknik, mangal, kamp, balık tutma, yürüyüş, bisikletle, faytonla, atla gezme imkanı bulunuyor. Park girişinde bulunan satış reyonlarında ise bölgede doğal olarak üretilen gıdalar ve hediyelik eşyalar satılıyor. Akşam üzeri ayrı bir güzellikte buluyoruz Abant’ı. Yine güzel fotoğraflar çekip kalacağımız Koru Otele gidiyoruz. Abant şartlarında çok iyi bir otel. Odaların temizliği, hizmet ve yemekleri muhteşem. Yemek sonrası şömine başında güzel müzikler dinleyip odalarımıza çekiliyoruz. Sabah turumuzun esas noktasına Yedigöller’e gidiyoruz.
YEDİGÖLLER MİLLİ PARKI
Türkiye’nin en etkileyici ve nefes kesici güzelliklerinden biri olan Yedigöller, Bolu şehir merkezinin 42 km kuzeyindedir. Batı Karadeniz Bölgesinin oldukça engebeli bir yerinde olan Yedigöller Milli Parkında irili ufaklı göller, zengin bitki örtüsü, şelaleler, göllerde yaşayan balıklar bulunur. Alanın jeolojik yapısı genellikle volkanik kayaçlardan oluşmuştur. Bölgedeki göller yer hareketleri sonucu kayak kitlelerin vadilerin önlerini kapaması sonucu suların birikmesi ile oluşmuş heyelan gölleridir. Dağcılık, bitki, kuş gözlemciliği, kamp ve doğa yürüyüşü için çok uygun olan bu park, 2019 hektar alanı kaplar. Bölge eşsiz manzaraları ile yıl boyunca doğa hayranlarını büyüler. Yedigöller özellikle Ekim ve Kasım aylarında doğa ve fotoğraf tutkunlarının akınına uğrar. Çeşitli büyüklükte yedi gölden oluşan bölge, 1965 yılından itibaren “Milli Park” olarak koruma altına alınmıştır. Göllerin isimleri Büyükgöl, Kurugöl, Seringöl, Deringöl, Nazlıgöl, Sazlıgöl ve İnce göldür. Milli Parkta hakim bitki türü kayın ağaçlarıdır. Ayrıca meşe, gürgen, kızılağaç, karaçam, sarıçam, köknar, karaağaç, ıhlamur ve porsuk gibi değişik tür ağaçlar da görülmektedir. Etkili koruma ile Parkın içerisinde ve yakın çevresindeki sahalarda sayıları artan geyik, karaca, ayı, yaban domuzu, kurt, tilki ve sincap türleri bulunmaktadır. Ayrıca Milli Park içinde yürüyüş yolları, şelaleler, dilek çeşmesi, Gülen Kayalar, Pisagor Ağacı, Anıt Ağaç, Kapan kaya mevkisinde manzara seyir terası gezilip görülebilir. Manzara karşısında hayran kalmamak elde değil. Sarı ve turuncunun her rengi var. Hafta sonu olmasından dolayı çok kalabalık ve İstediğimiz gibi fotoğraflar çekemiyoruz. Gökhan’ın verdiği zaman yetmiyor bize. Serbest zaman sonunda otobüste toplanıyoruz. Yol üzerinde sucuk ve köfte ekmek için duruyoruz. Daha sonra Adana’ya doğru yola çıkıyoruz. Yol boyunca muhabbet sonrası gece 23.00 gibi Adana’da oluyoruz.Başka destinasyonlarda buluşmak üzere.