Neden Başladım?
Neden Başladım?
BİR BENAN GÜLAĞIZ HİKAYESİ 😊
Hayallerin ötesinden gerçeğe dönüşen gitmeler! Herkesin var mıdır bilmiyorum ama, küçükken, dut ağacının tepesinde kurguladığım hayallerim vardı benim. Hem de gerçeğe dönüşen. Evet, dut ağacı! 5-6 yaşlarında kurgulanmaya başlayan ve sonrasında hayata geçirilen hayaller. Biz dokuz kardeşiz ve ben ailenin en küçüğüyüm. En küçük olmanın verdiği “biraz şımarıklık, biraz da alınganlık” belki de hayallerimi gerçekleştirmemdeki en büyük etken. Nasıl bir etken diyeceksiniz? Şöyle ki; biri size hoşunuza gitmeyen; duymak istemeyeceğiniz bir söz söylüyor (hani alıngansınız ya!) ve siz de küsüp soluğu dut ağacının tepesinde alıyorsunuz. İşte orada başlıyor kurgular, hayaller...
(Küçük kız, kıvırcık saçlarını sallayarak ve iri gözlerini daha da iri açarak ağaca tırmandı; oturdu dalına, sallandırdı ayaklarını... Minik bir kuş gibiydi yüreği...Uzaklara baktı, dünya dedi; ne kadar büyük acaba, deniz kızları nerede yaşar, “çirkin kurbağanın prense dönüştüğü havuz” dünyanın neresinde, “Heidi huysuz ve tonton dedesiyle” nerde yaşıyordu...? Hepsini, hepsini merak ediyordu...Sanmayın ki merakı bu kadardı. Hayalleri, “Küçük Prens’in çöl tilkisinin” peşindeydi... Ah dedi, uzay nasıl bir yer acaba; yıldızlar taştan mı ateşten mi, parlak mı mat mı, Satürn’ün halkası ne renk...Hayallerini topladı, karahindiba tüylerine doldurdu ve üfledi geleceğe doğru...)
İlk hayalim biraz enteresan. Bir gün gerçekleşir mi bilmiyorum ama (hiç belli olmaz, belki de olur) biraz ütopik bir hayal. “Uzaylıların” beni kaçırmalarını ve bana uzayı, gezegenleri, yıldızları gezdirsinler istiyorum. Oraları göreyim, yaşantılarını göreyim, ama bana zarar vermeden de beni geri getirsinler istiyorum. (Çocukluk aklı bu ya işte, sınır tanımıyor; hayaller çok büyük ve “sınırsız” oluyor.) Evet, alıngan çocuğun en büyük hayali bu. Belli mi olur, belki de gerçekleşir! Hani hep derler ya; “isteyin olur” diye, inşallah bir gün bu dileğim/hayalim de gerçekleşir.🙏🙏
Hayatımda dönüm noktası olan ikinci büyük hayalim ise, uzak ülkeleri gidip görmekti. Kitaplarda okuduğum, adını duyduğum “uzaklar” hep beni çağırıyordu. Hep düşünür, kafamda canlandırmaya çalışırdım; “nasıl yerlerdir, insanları nasıldır; yaşantıları bizim kültürümüzden ne kadar farklıdır acaba?” diye. Çocukluk bu ya, merak işte! İyi ki de böyle bir çocuktum. İyi ki de merak ettim! Tabii bunları merak etmeme, bilmeme, abimin ve akrabalarımın bir kısmının yurt dışında yaşaması da etkili olmuştur. Her yaz tatile geldiklerinde “nasıl bir yerden geliyorlar, orası neresi?” diye, hayalimde canlandırmaya çalışırdım. Uzak diyarlara olan merakım, biraz da genlerimden geliyor sanırım. Rahmetli babam, “yurt içini” çok gezerdi. Yurt dışına çıkmışlığı yoktu, ama olsun, çocukluğumun o yıllarında babamla yurt içini (kısmen de olsa) gezmiş olmak bile ayrıcalıktı diye düşünüyorum. Ben babamın kızıyım; şartlarımı, zamanımı ve hayallerimi kullanarak gezgin hayatıma adım attım. Daha bir sürü etken var, zaman zaman bunları anlatmaya çalışacağım. Her gün sabah kalktığımda Allah’ıma şükrederek günüme başlıyorum. Bana verdiği güzellikler ve en çok da “gezgin bir ruh” bahşettiği için.
Haydi! Elini ver, birlikte gezelim... Bu blog, işte o gün üflenen, hayallerimi taşıyan “karahindibanın ulaştığı yerdir”... Hoş Geldiniz...